- Kitap
- Aile Kitaplığı
- Başvuru - Kaynak
- Bilişim - Elektronik
- Çocuk Kitapları
- Din
- Edebiyat
- Eğitim
- Ekonomi
- Etnik
- Felsefe - Düşünce
- Hobi
- Hukuk
- İletişim - Medya
- İslam
- Kişisel Gelişim
- Müzik
- Psikoloji
- Sanat - Mimarlık
- Sınavlara Hazırlık
- Siyaset
- Sosyoloji
- Spor
- Tarih
- Temel Bilimler - Mühendislik
- Tıp - Sağlık
- Turizm - Gezi
- Yemek Kitapları
- Sesli Kitap / Sesli Kitaplar
- Müzik
- Arabesk
- Rap & HipHop
- Türkçe Jazz (Caz) & Blues
- Halk Müziği
- Fantazi & Nostalji
- Türkçe Pop
- Türkçe Rock
- Film & Dizi Müzikleri
- Klasik Müzik
- Çocuklar & Aile İçin
- Oyun Havaları - Oriental
- Enstrumantal
- Diğer
- Dini Yayın
- Şiir & Anlatı
- Dans
- Kürtçe
- Etnik
- New Age
- Alternatif
- Elektro - Sufi - Chill Out
- Özgün Musik
- Tango Kanto Operet
- Karadeniz
- Alaturka
- Relax & Chill-Out
- İlahiler
- Film
- Mutfak Elektroniği
- Çubuk Blender Setleri
- Mikserler
- Mutfak Robotları
- Tost Makineleri
- Ekmek Kızartma Makineleri
- Elektrikli Pişiriciler
- Fritözler
- Mikrodalgalar
- Mini Fırınlar
- Mısır Patlama Makineleri
- Doğrayıcılar
- Katı Meyve Setleri
- Narenciye Sıkacakları
- Düdüklü Tencereler
- Seramik Tava
- Seramik Tencere
- Seramik Sahan
- Seramik Buharlı
- Ev Elektroniği
- Çay Kahve Makineleri
- Bebek Bakımı
- Ev Tekstili
- Anasayfa
- Kitap
- Hasan Hüsrev Hatemi
- Anıcak Ol Meclisi; Hatıralar I
"Kendimi bildiğim yaşlarda, İstanbul-Kurtuluş´ta oturuyorduk. Dışarıda II. Dünya Savaşı vardı. Halk, genel olarak siyaseti bildiğini zannetse de Türk Devlet adamlarına duyulan güven, şimdikinden çok fazlaydı. Devlet, ´baba´ görünümünde idi. Devlet, üniversite yurtlarında palto verirdi. Devletin Cibali´de tütün, Beykoz´da kundura fabrikaları vardı. Evlerin arka bahçeleri vardı. Bu bahçeler, arka sokağın bahçeleri ile duvar komşusu olduğundan, biz Çobanoğlu sokağı sakinleri, aynı zamanda Kuyulubağ sokağı ile de komşu olurduk. Cumartesi günleri tatil değildi. Biz öğrenciler ve memurlar için cumartesi yarım gündü. Pazar sabahları, babam pijamasının üzerine ´robe de chambre´ alır ve aynı şekilde giyinmiş Saim Bey ve Nuri Bey ile ´Sabah şerifiniz hayr olsun´ şeklinde bahçe selamlaşmaları olurdu. O devir İstanbul´unda Kısıklı´da Aziz Mahmut Hüdayi devrinden kalan ağaçlar dururdu.Yukarı Göztepe´yi ağaçkakanlar, Bebek, Levent, Baltalimanı ve İstinye´yi bülbüller ziyaret ederdi. 1960´lı yıllar bitinceye kadar, bir kar yağmaya görsün adını bilmediğimiz kuşlar ekmek kırıntısı aramak için, evlere sokulurlardı. Bahçedeki karları kürer ve onlara ekmek ufalardık. 1960´lı yıllar sonuna kadar İstanbul´un hemen bütün semtlerinin göklerinde çaylak sürüleri dolaşır. Gökyüzünde serçeleri kovalar, onlara çığlık attırırlardı. İstanbul halkı sık sık meslek değiştirmezdi. Saka (sucu) saka olarak yaşar ve ölür, muslukçu Kirkör veya Lefter ustalar aynı şekilde yaşar ve ölürdü. Yoğurtçular 1960´lı yıllar bitinceye kadar omuzdan askıyla taşınan yoğurt kapları ile ´Silivri yoğurdu gaymaah´ bağırışlarıyla geçerlerdi. Denizler kirlenmemişti. Deniz rengi grimsi yeşil veya kırmızımsı yeşil değil, çivit mavisi idi. Gazetelerde yer alan bir cinayet haberi, günlerce konuşulur, bir iki gün içinde de (aşk cinayeti ise) bir ağıt uydurularak saman kağıdına basılır ve Kadıköy, Haydarpaşa, Üsküdar vapurlarında ´destan´ adı verilen şarkı güfteleriyle birlikte bu ağıtlar satılırdı. Türkiye basınının kalbi de Cağaloğlu´nda (Babıali) atardı. 1970´li yıllar bitinceye kadar bu böyle sürdü. Kısacası bu şehirde ihtiyarlamış bir yazarın İstanbul ağıtıdır bu yazdıklarım."
Dil: TürkçeISBN: 9756611200
Sayfa Sayısı: 232
Boyutları: 13,5 x 19,5 cm
Basım Tarihi: İstanbul / 2002
Konu: Türkçe Kitap - Edebiyat - Edebiyat Tarihi
Bu ürün hakkında henüz yorum yapılmadı.
Bu kitap hakkında bir yorum yazmak için, üye girişi üzerinden giriş yapmanız gereklidir.